Halk Dilinde İncil

Sözlük

  • alâmet: belirti, iz, nişan, mucize.
  • Allah’ın Hükümranlığı: Allah’ın bütün yaradılış üzerindeki hâkimiyeti.
  • amel: dinin emirlerini yerine getirmek için yapılan iyi işler.
  • atıl: 1. tembel, üşengen, işe yaramaz. 2. Boş, faydasız, aylak.
  • aza: 1.organlar, vücut parçaları 2. üye.
  • azamet: büyüklük, ululuk, görkem heybet.
  • azap: dünyada günah işlemiş olanlara ahrette verilecek ceza.
  • ahit: antlaşma, sözleşme.
  • bahşetmek: karşılıksız vermek, bağışlamak, sunmak.
  • başına kül saçmak: yas tutmak.
  • batıl: temelsiz, asılsız, boş, geçersiz.
  • beşeri: insanla ilgili.
  • caiz: din, yasa, töre ya da başka bakımdan işlenmesinde ve yapılmasında sakınca olmayan, yapılmasına izin verilen, serbest, uygun.
  • cebbar: kuvvet ve kudret sahibi.
  • cüzam: bulaşıcı deri hastalığı, lepra.
  • dalâlet: doğru yoldan ayrılmak.
  • dünyevî: geçici, dünyaya mensup, dünya işlerine ilişkin, dünyaya ait. ’uhrevi’ kelimesinin zıttı.
  • ebedî: sonu olmayan, ölümsüz, sonsuz.
  • elem: acı, üzüntü, dert, keder.
  • Eski Ahit: Tevrat, Zebur ve peygamberlerin kitapları.
  • fasık: Allahın emirlerini tanımayan, sapkın, günah işleyen, fesatçı, kötülük eden.
  • Ferisi: Antik çağda Musa’nın şeriatini sıkı şekilde uygulayan ve öğreten Yahudi mezhebi.
  • fidye: kurtulmalık, rehin alınan bir kişinin serbest kalması için ödenmesi gereken kurtulmalık.
  • figan: acı ve ızdırap içinde bağırma, çağırma, inleme.
  • gani: zengin, varlıklı, bol, çok.
  • gazap: kızgınlık ,öfke, hiddet.
  • güruh: galeyana gelmiş tehlikeli kalabalık.
  • hadım: kısırlaştırılmış, enenmiş erkek.
  • hami: gözeten, koruyan, koruyucu kimse.
  • hasıl: olan, ortaya çıkan, görünen.
  • havari: İsa Mesih’in ebedî kurtuluş müjdesini yaymakla görevlendirdiği özel yardımcılardan her birine verilen ad.
  • havra: Yahudi ibadethanesi, sinagog.
  • helâk olmak: ölmek, yok olmak, mahvolmak.
  • helâk etmek: öldürmek, yok etmek, mahvetmek.
  • hidayet: hak yolu, doğru yol.
  • hidayete ermek: hak yolunu bulmak, hak yoluna girmek.
  • hikmet: Allah’ın derin bilgisi, bilgelik.
  • huşu: gönlü saygı ve korku ile dolma.
  • hükmetmek: egemenliği altında bulundurmak.
  • hükümranlık: egemenlik, hakimiyet.
  • hüsran: beklenen şeyin elde edilememesi yüzünden duyulan acı, hayal kırıklığı.
  • İblis: ayartıcı, Şeytan.
  • ihlal etmek: bozmak, karşı gelmek.
  • ihtiva: içerme, kapsama.
  • ikrar etmek: benimseme, kabul etme, tasdik etme, saklamayarak açıkça söyleme.
  • imtiyaz: ayrıcalık, özel hak veya şart.
  • inayet: lütuf, ihsan, iyilik, kayra.
  • İncil: bkz. Yeni Ahit
  • İnsanoğlu: İsa’nın kendisi için kullandığı unvan.
  • iptidaî: ilkel.
  • irade: istek, bir şeyi yapıp yapmamakta karar verme gücü, istenç.
  • irfan: bilme, anlama, ruhani bilgi.
  • irtidat: hak yolundan ayrılmak, bağlı bulunduğu dini bırakarak başka bir dini kabul etme.
  • isnat: bir düşünceyi, bir konuyu bir kişiye veya sebebe dayandırma.
  • itaat etmek: söz dinlemek, boyun eğmek, verilen emre uymak.
  • itibar: saygınlık, değer, güvenilirlik, şeref, haysiyet.
  • itimat: güven, güvenç, emniyet.
  • izdiham: aşırı kalabalıkta sıkışma, yığılma.
  • izzet: değer, kıymet, yücelik, ululuk, kuvvet, kudret, hürmet, saygı.
  • kadir: sınırsız kudret sahibi; Allah.
  • kâmil: bütün, tam, noksansız, olgun, kusursuz.
  • kanaat: elindekiyle yetinme, yeter bulma, fazlasını istememe.
  • Kelâm: Allah’ın Sözü.
  • mabet: tapınak, ibadet yeri, ibadethane.
  • mağrur: kendini beğenmiş, büyüklük taslayan.
  • mazhar olmak: iyi bir şeye erişmek, ulaşmak, nail olmak, şereflenmek.
  • mertek: yapıda kullanılan dört köşe veya yuvarlak, kalınca sırık.
  • meshetmek: antik çağda birini rahip, peygamber ya da kral tayin etmek için başına zeytin yağı sürmek.
  • Mesih: meshedilmiş olan. Yani Allah’ın ebedî kral tayin ettiği İsa.
  • mevhibe: Allah’ın müminlere verdiği özel yetenek; bağış, Allah vergisi, ihsan.
  • Mezmur: Zebur kitabının bölümlerinden her birine verilen ad.
  • muaf: affolunmuş, bağışlanmış, ayrı tutulmuş, ayrıcalık tanınmış.
  • mukaddes: Takdis edilmiş, mübarek, Allah’a vakfolmuş, kutsal, pak, temiz.
  • Mukaddes Ruh: Kutsal Ruh, Tesellici, Allah’ın Ruhu.
  • muktedir: bir şeyi yapmaya gücü yeten, becerikli, iktidarlı.
  • murat: istek,dilek,
  • muteber: saygın, itibarı olan, hatırı sayılır, inanılır güvenilir.
  • mübarek: kutsal, bereketli, verimli, uğurlu.
  • mücehhez: Donanmış, hazırlıklı, hazırlanmış.
  • mümin: inanan, inançlı, imanlı.
  • müneccim: yıldızların durum ve hareketlerinden anlam çıkaran kimse, yıldız falcısı, astrolog, gök bilimci.
  • münezzeh: temiz, arı, tenzih edilmiş.
  • mürşit: doğru yolu gösteren kılavuz.
  • müstahak: lâyık, cezayı hak etmiş.
  • müşahhas: teşhis edilmiş, tanınmış, somut.
  • müşareket: ortaklık, birliktelik, iman ve inanç ortaklığı.
  • müşrik: Allah’a ortak koşan, putperest.
  • müteşekkil: oluşmuş, meydana gelmiş.
  • mütevazı: alçak gönüllü, kibirsiz, tevazu eden.
  • nefs (nefis): can, hayat, öz varlık, kişilik. Günaha meyilli insan tabiatı
  • nefsani: benliğin arzularına düşkün.
  • nimet: 1. İyilik, lütuf, ihsan 2. Yaşamak için gerekli olan herşey.Yiyecek içecek, özellikle ekmek.
  • nur: ilahî ışık, ruhani aydınlık.
  • öd: yanarken güzel koku veren bir ağaç.
  • resul: Allah’ın elçisi, peygamber, haberci.
  • rızık: Allah’ın sağladığı yiyecek, içecek.
  • riya - riyakâr: inandığı gibi davranmama, özü sözü bir olmama huyu, iki yüzlülük, iki yüzlü.
  • ruhani: Allah’ın Mukaddes Ruhu’yla veya insan ruhuyla ilgili.
  • Saduki: antik çağda ahrete, meleklere, mucizelere inanmayan Yahudi mezhebi.
  • sahih: gerçek, doğru, hakiki.
  • sâlih: doğru ve Allah’a makbul.
  • sâlih ameller: Allah’a makbul işler.
  • sâlih kişi: dinin emrettiği şeylere uygun hareketlerde bulunan.
  • secde etmek: eğilmek, yere kapanıp ibadet etmek.
  • selâmet: esenlik, eminlik, korku ve endişeden uzak olma durumu.
  • semavî: gökle ilgili, göğe ilişkin, semaya mensup, Allah’tan gelen.
  • semavî Baba: Yaradan, Allah.
  • Semavî Hükümranlık: İsa’nın ilk gelişiyle başlayan, ikinci gelişiyle tamamlanacak olan Allah’ın ebedi saltanatı.
  • semavî Oğul: İnsan bedenine bürünen ilâhî Kelâm, İsa Mesih.
  • Şabat Günü: Allah’ın Tevrat’ta Yahudilere emrettiği ibadet ve dinlenme günü.
  • şakirt: bir düşünceyi, bir kişiyi takibeden kimse. İsa'nın talebesi.
  • şehvet: aşırı cinsel istek, nefis.
  • şeriat: Allah’ın Musa Peygamber’e vahyettiği On Emir’e dayanan din kuralları.
  • tahakküm: baskı, zorbalık, hükmetme.
  • tahammül: zorlayıcı dış etkenlere katlanabilme, karşı koyabilme, dayanma.
  • tahıl ölçeği: tahıl ölçmekte kullanılan yaklaşık 9 litrelik kab.
  • takdis etmek : kutsal kılmak, kutsamak, mukaddes göreve tayin etmek.
  • takibat: suçlu olduğu sanılan bir kişi için yapılan araştırma, kovuşturma, soruşturma.
  • takva: Allah’tan korkmak, Allah yolunda yaşamak.
  • talim: öğrenme, öğretme, ders verme, yetiştirme.
  • tamahkâr: aç gözlü.
  • tasvir etmek: ayrıntılarıyla anlatmak. betimlemek, resmini yapmak.
  • tayin etmek: beli bir işe ayırmak, belli etmek, işe atamak.
  • tedip etmek: uslandırmak, yola getirmek, terbiye etmek.
  • tefsir: genellikle Kutsal Metinleri yorumlama, bir şeye güzel uygun anlam verme.
  • telkin etmek: bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama.
  • Tevrat: 1.Mukaddes Kitap’ın ilk beş kısmı. Musa Peygamber’e indirildi. Allah’ın emirlerini (On Emir) ihtiva eden kutsal yazılar. 2. Halk arasında bütün Eski Ahit anlamında kullanılır
  • tezahür: belirme, birine görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma.
  • uluhiyet: Allah’lık sıfatı, Tanrılık vasfı.
  • üstat: din, bilim veya sanat alanında üstün bilgisi, yeteneği ve yetki sahibi olan kimse.
  • vaftiz: suya batırmak, suya daldırmak demektir. İsa’ya iman eden kişinin imanını ikrar edip Hıristiyan cemaatine katılması için yapılan uygulama.
  • vakfetmek: bir işe ya da birine adanmak, bir işin bütününü bir işe vermek.
  • vecd: kendinden geçme, sevinçten ya da heyecandan doğan coşkunluk, kendini kaybedercesine ilahi aşka dalma, ruhsal coşkunluk hali.
  • velhasıl: sözün kısası, kısacası.
  • vesile: yol, vasıta, bahane, sebep, neden.
  • yaba: harman savurmakta kullanılan, çatal biçiminde, tahtadan tarım aracı.
  • Yeni Ahit: İncil
  • Yüksek Meclis: İsa’nın döneminde ve öncesinde ileri gelen Yahudilerden oluşan milli meclis.
  • Zebur: Allah’ın vahyettiği ve ilahilerden oluşan mukaddes kitap.